Önyüklemeyi Kaldır

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Kararları

Ana Sayfa - İçtihatlar - Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/8562 Esas 2007/10235 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/8562 Esas 2007/10235 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2007/8562 Esas 2007/10235 Karar Sayılı İlamı

DAİRESİ : 1. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2007/8562

KARAR NO : 2007/10235

KARAR TARİHİ : 30.10.2007

1. Hukuk Dairesi         2007/8562 E.  ,  2007/10235 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 16/05/2007
    NUMARASI : 2005/145-2007/151

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları babaları M. Ş."in 8 parsel sayılı taşınmazının 1/4 payını, torunu, İsmail kızı davalı Y."e, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik ettiğini, davalı Y."in de aynı amaçla diğer davalı Ş."a 4 yıl sonra devrettiğini ileri sürüp, payları oranında tapu iptal ve tescil istemişlerdir.
    Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
    Mahkemece, temlikin mal kaçırma amacıyla yapılmadığı, satışların gerçek satış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    -KARAR-
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M Ş"in maliki olduğu 18 ada 8 parseldeki 1/4 payını 10.04.2001 tarihinde satış yoluyla torunu olan Y."e temlik ettiği, onun da 06.04.2005 tarihinde Ş.."a aynı yolla devrettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin kendilerinden mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras baırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince, davalı Y..."in murisin torunu olup temlik tarihinde öğrenci olduğu, hernekadar okurken dahi çalıştığı bildirilmiş ise de bu hususun resmi belgelerle kanıtlanamadığı gibi hayatın olağan akışına göre elde edeceği gelirle de çekişme konusu taşınmazları edinmesine imkan bulunmadığı, diğer taraftan temlik ile miras bırakanın ölüm tarihi arasında çok kısa bir zaman geçtiği ve miras bırakanın terekesinden para çıkmadığı, ayrıca satış bedelinin de ödendiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
    O halde Y..."e yapılan temlikin gerçek satış olduğunu kabule olanak yoktur. Bir başka ifade ile yapılan bu temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.
    Ne varki, çekişme konusu taşınmaz davadan önce Ş..."a devredilmiştir. Ş... sicilden edinen ikinci el konumundadır. Koşulların gerçekleşmesi halinde Türk Medeni Kanunun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı kuşkusuzdur.
    Ancak mahkemece, bu konuda araştırma yapılmış değildir.
    Hal böyle olunca kayıt maliki Ş..."un iyiniyetli edinen kişi olup olmadığının araştırılması, bu konuda toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.