"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2006
NUMARASI : 2004/443-2006/181
Taraflar arasındaki davadan dolayı Samandağ Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 20.04.2006 gün ve 443-181 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 21.10.2008 gün ve 5672-10543 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraf vekillerince istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicil kaydının kütükten terkini isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyıda kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 28.2.1937 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 21.7.2004 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Her nekadar, çekişmeli taşınmazların kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 28.02.1937 ile davaların açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Anılan hususlar, tarafların karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonucunda anlaşıldığından, tarafların karar düzeltme isteğinin HUMK nun 440. maddesi uyarınca kabulüne, Dairenin 21.10.2008 tarih ve 2008/5672 esas, 2008/10543 karar sayılı onama ilamının
ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 20.4.2006 gün ve 2004/443 Esas, 2006/181 Karar sayılı kararının açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.