"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TEKKEKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/05/2008
NUMARASI : 2006/146-2008/107
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar kayden paydaşı oldukları . Parsel sayılı taşınmaza komşu . parsel maliki davalının taşınmazda komşuluk hukukuna aykırı biçimde ek bina yaptığını bu nedenle güvenliklerinin ve mahremiyetlerinin ihlal edildiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalı, komşuluk hukukuna aykırı bir durum bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı tarafından taşınmazda yer alan ana binaya ek olarak yapılan 37.46 m2 lik yapının komşuluk hukukuna aykırı olduğu davacılara zarar verici nitelik taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi "un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, parsel sayılı taşınmazın davacılara, komşu parselin de kayden davalıya ait olduğu, davacıların komşu parselde davalı tarafından imara aykırı olarak ek inşaat yapıldığını, bu nedenle kendi taşınmazlarına giriş çıkışın zorlaştığı, binalarının güvenliğini tehlikeye attığı, ışıklarını ve görüş alanlarını engellediğini ileri sürerek eldeki davayı açtıkları görülmektedir.
Bilindiği üzere, Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hâkim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; davacıların taşınmazına fiilen elatma bulunmadığı, davalının kendi mülkiyet alanı içerisinde imar planına aykırı olarak bina yapması idareyi ve idari yaptırımı ( 3194 Sayılı Yasanın 32, 42.maddeleri) ilgilendiren bir konu olup komşuluk hukuku yönünden önlem alınması Türk Medeni Kanununun 737 ve devamı maddelerindeki koşulların oluşmasına bağlı olduğu halde, mahkemece değinilen hususları kapsar biçimde duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, konunun uzmanı olan üç kişilik bilirkişi heyeti ile yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.