"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ORTACA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2008
NUMARASI : 2006/72-2008/440
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 3762 parsel sayılı taşınmaza davalıların taşkın bina yaptıklarını, bu nedenle belediyeden ruhsat alamadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı A... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı N.. yönünden elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı N... vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalılardan A...yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalı Nevin yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kayden davacıya ait 3762 sayılı parsel ile 3761 sayılı ve davalı Nevin"e ait 3763 sayılı parsellerin öncesinde bir bütün iken ve üzerinde çekişmeli yapı bulunduğu halde miras bırakanın ölümü ile mirasçılar arasında yapılan taksim neticesinde müfrez parsellerin meydana geldiği, bu sırada anılan yapının bir bölümünün davacıya, diğer kısmınında davalı Nevin"e özgülenen parsel üzerinde kaldığı ve bir bütün olarak yapının Nevin tarafından diğer davalı Ali"ye kiraya verilmek suretiyle tasarruf edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, taksim neticesinde binanın yarısının davacının taşınmazı içinde kaldığı gözetildiğinde, anılan bölümün yıkımı konusunda davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı açıktır. Zira anılan bu yapı taksimden öncede mevcut olup taksimle davacıya isabet eden yerde kalmıştır. Mirasçılar arasında yapılan bu taksimde davacı anılan yapı bölümünün kendi parselinde kaldığını görerek ve bilerek taksim olgusunu kabul etmiştir. Buna göre yıkım konusunda davalıların sorumluluğuna gidilemeyeceği açıktır.
Diğer taraftan, bu bölümle birlikte davalının taşınmazında kalan bölümün davalı N... tarafından kiraya verilmek suretiyle A.. tarafından tasarruf edildiği de sabittir. O halde, bir kimsenin bir yeri kiraya vermesi için mutlaka Türk Medeni Kanununun 683.maddesinden kaynaklanan mülkiyet sahibi olmasına gerek yok isede, kayıt maliki tarafından kira aktine icazet vermediği sürece yapılan kira ilişkisine değer verilemeyeceği de kuşkusuzdur. Somut olayda da kayıt maliki davacının bir icazeti bulunmamaktadır.
Öyleyse, davalı N....kiraya vermek suretiyle muaraza yaratmakta, diğer davalı A...ise fuzuli şagil durumundadır. Bu işleyişe göre her iki davalının da elatmasının önlenmesine ve belirlenen ecrimisilden sorumlu tutulmaları gerekeceği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davalılar yönünden elatmanın önlenmesi ve belirlenen ecrimisil miktarı üzerinden davanın kabulüne, yıkım isteği yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar gözardı edilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.