"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DENİZLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2009
NUMARASI : 2006/552-2009/55
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalının kacasından aldığı borca karşılık 12 sayılı parseline ipotek konulması gerekirken davalıya devrinin yapıldığını, borcunu da ödediğini ileri sürerek tapunun iptaliyle adına tescilini istemiştir.
Davalı, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını savunmuştur.
Mahkemece, davacının yazılı delil ibraz edemediği ancak teklif ettiği yeminden davalının kaçınmasıyla iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan, davacıya ait 12 sayılı parselin 4.6.2004 tarihinde satış yoluyla davalıya devredildiği görülmektedir.
Davacı, davalının kocasından aldığı borcun teminatı olarak çekişmeli taşınmazını davalıya devrettiğini, borcunu ödediği halde taşınmazın iade edilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, uyuşmazlığın inançlı işlemden kaynaklandığı ve bu hukuki ilişkinin davacı ile davalının dava dışı kocası arasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verilme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Öte yandan, inançlı işleme dayalı davanın 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı kapsamında yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Yazılı delil bulunmadığı takdirde ispat yükü kendisinde olan inanan tarafın inanılana karşı yemin teklif edebileceği de uygulamada benimsenmiştir.
Somut olayda, davacı iddiasını yazılı delille kanıtlayamamış ve davalıya yemin teklifinde bulunmuş ise de; inançlı işlemin davacı ile davalının dava dışı kocası arasında gerçekleştiği gözetildiğinde, inançlı işlemde taraf olmayan davalıya yöneltilen yeminin hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.7.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.