"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2008
NUMARASI : 2001/111-2007/99
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kullandığı krediden dolayı yapılan icra takipleri sonucu,adına kayıtlı 1 parsel sayılı taşınmazının satış aşamasına geldiğini,davalı oğlunun söz konusu borçları ödediğini,bunun karşılığında teminat olarak ,ayrıca davalının baskısı ve hileli davranışları ile müzayaka halinde olmasından yararlanılarak taşınmazını davalıya satış suretiyle devretmek zorunda kaldığını ileri sürerek hile sebebiyle terditli olarak gabin ve ikrah nediniyle davalı adına olan kaydın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,davacının ileri sürdüğü iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacı dava dışı bankaya olan borcundan dolayı takip yapılması üzerine davalı oğlu tarafından borcun ödendiğini,buna karşılık teminat olarak dava konusu taşınmazın davalıya satış biçiminde temlik edildiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı,ödenen borca karşılık olmak ve iade edilmemek üzere taşınmazı davacının rızası ile devrettiğini savunmuştur.
İddianın açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle olayda hile gibi irade bozucu nedenden değil,inançlı işlem iddiasına dayanıldığı açıktır.
Davada,5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında sözü edilen anlamda bir yazılı belge sunulmamıştır. Ne var ki, davacı dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. Bilindiği üzere, H.U.M.K."nun 290. maddesine göre senede bağlı bir tasarrufun hüküm ve kuvvetini azaltmak üzere yapılmış hukuki muamelelerin yine senetle veya başka bir yasal delil ile kanıtlanması zorunludur.
İddianın yazılı belge ile kanıtlanması zorunlu ise tanık dinlenemez,ancak dava dillekçesinde açıkça yada vesair delillere denilmek suretiyle yemin delillere de dayanıldığı anlaşılıyorsa bu delilin (yemin"in) kullandırılması engellenemez. Zira, H.U.M.K."nun 337 ve devam maddeleri,yemini yasal delil ve ispat aracı olarak düzenlenmiş ve yargılamanın her aşamasında kullanılabileceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, davacıya karşı tarafa yemin teklif etme olanağının tanınması,kullanılması durumunda yöntemine uygun bir biçimde yerine getirilmesi ve haSıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken anılan delile dayanıldığı gözetilmeden davanın reddedilmesi doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K."nun 428. maddesi gereğince oy çokluğu ile BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.6.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY YAZISI-
İnançlı sözleşmeler; inananın (itimat edenin) bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana (mutemede) geçirmeyi inanılanın da inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp., amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi yüklediği sözleşmeler olarak tanımlanılabilir.
Türk Hukuk Sisteminde İnanç Sözleşmesi müessesesi kural olarak düzenlenmiş değildir. İnanç sözleşmesi ile ilgili hususlar İçtihatlar ve Doktrin ile yönlendirilmekte olup, bu konudaki ihtiyaca cevap verdiği bir gerçektir. 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme karan ile öngörülen yazılı delil kuralının İnanç Sözleşmesinden sadece ispat koşulu değil, aynı zamanda geçerlilik koşulu olarakta düşünülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İnanç sözleşmesinin çoğunluk görüşünde detaylı biçimde anlatılan niteliği gereği taraf yemininin çekişmeli taşınmazın temliki tarihinde olması şart kılınan sözleşme yerine hüküm ve sonuç doğuracağı ve mülkiyetin naklinin sebebi sayılacağı söylenemez.
Aksi halde,tapulu taşınmazlann nakli bakımından yasanın öngördüğü zorunlu şekil koşulunun yemin delili ile aşılması sonucunu doğurur.
İçtihatı Birleştirme Kararlarının konulan ile sınırlı olarak çerçevesi genişletilmeden uygulanmasının yerinde olacağıda düşünülmelidir.
Açıkladığımız nedenlerden dolayı hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.