Önyüklemeyi Kaldır

Yargıtay 10. Ceza Dairesi Kararları

Ana Sayfa - İçtihatlar - Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2013/4759 Esas 2014/461 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2013/4759 Esas 2014/461 Karar Sayılı İlamı

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2013/4759 Esas 2014/461 Karar Sayılı İlamı

DAİRESİ : 10. Ceza Dairesi

ESAS NO : 2013/4759

KARAR NO : 2014/461

KARAR TARİHİ : 20.01.2014

10. Ceza Dairesi         2013/4759 E.  ,  2014/461 K.

    "İçtihat Metni"

    Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkında... . Sulh Ceza Mahkemesi"nce 20.11.2012 tarihinde 2011/563 esas ve 2012/2596 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 05.03.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    Mahkemece sanığın TCK"nın 191/1, 62, 50 ve 52. maddeleri gereğince 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmolunmuştur.
    Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «19/12/2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi, altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceğinin öngörüldüğü, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, nedenleri tartışılıp, dosya kapsamına uygun, somut, yasal ve yeterli gerekçenin gösterilmesinin gerektiği; ayrıca, aynı maddenin ikinci veya altıncı fıkralarındaki ihtimallerden hangisi tercih edilirse edilsin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde zorunluluk bulunduğu, belirtilen tedbirlerin uygulanması yönünden, mahkemeye takdir hakkı tanınmadığı ve 5237 sayılı Kanun’un 191. maddesinin altıncı fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen “Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.” hükmünün, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, anılan maddenin ikinci fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olması gerektiğini ifade ettiği gözetilmeksizin; sanığın, gerçekleştirdiği başka bir eylem sebebiyle açılan başka bir dava sonucu tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği gerekçesiyle, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasında isabet görülmemiştir.» denilerek, belirtilen hükmün bozulması istenmiştir.
    Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvuru yapılacak merci, başvuru şekli ve süresinin açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekmektedir.
    Yokluğunda verilen kanun yararına bozma isteğine konu 20.11.2012 tarihli hükmün, sanığa tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmemesi; ayrıca hükümde kanun yoluna başvuru süresinin “tebliğden itibaren" yerine, yanıltıcı biçimde “hükmün açıklanmasından itibaren” başlayacağının belirtilmesi nedeniyle, kanun yoluna başvuru süresinin tebliğden itibaren başlayacağı belirtilerek ve gereken diğer tüm hususlar da yazılarak hükmün sanığa tebliğ edilmesinin gerekli olması; 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin (1). fıkrası uyarınca, ancak temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümler hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulabilmesi karşısında; bu aşamada yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 20.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.